Tüp mide ameliyatı (mide küçültme ameliyatı), aynı zamanda sleeve gastrektomi olarak ta bilinir, obezite cerrahisi yöntemleri içinde en popüler olanıdır. Tüp mide ameliyatı standartlara uygun yapıldığında, oldukça etkili ve kalıcı zayıflama sağlayabilir. Tüp mide ameliyatı nın en önemli özelliği sindirim sisteminde değişiklik yapılmasına rağmen, gıdanın doğal yoldan ilerlemesidir. Bu sayede tüp mide ameliyatı sonrasında vitamin ve mineral eksiklikleri, diğer yöntemlere oranla daha az görülür ve düzeltilmesi daha kolaydır. Bir nevi daha organik bir yöntem olarak düşünülebilir tüp mide ameliyatı.
İçindekiler
Tüp Mide Ameliyatı Kaç Yıldır Yapılıyor?
Tüp mide ameliyatı öncesinde, 1950'li yıllarda Amerikalı cerrahlar aşırı obez kişiler için İlk olarak barsaklarda gıdanın geçtiği yolu kısaltılmaya çalışıltılar ve bu ameliyata 'jejuno-ileal bypass' adı verildi.
Aşağıdaki çizimde anlaşılacağı şekilde ince barsağı, mide çıkışına yakın bir yerden keserek, yukarıdaki ucu barsağın alt kısmına sürükleyip, barsağın son kısmına yakın bir noktaya eklemek şeklindeydi bu ameliyat. Gıda 4-6 metre ince barsak yerine 2 metre barsaktan geçip kalın barsağa kısa yoldan ulaşıyordu.
Tüp mide ameliyatı tarihçesi - jejuno ileal bypass
Tüp mide ameliyatı henüz keşfedilmemişken yapılan jejunoileal bypass sonrası, hastalarda aşırı ishal, kemik erimesi, gece körlüğü ve karaciğer yetmezliği gibi istenmeyen yan etkiler. görüldü ve bu yöntem bir süre sonra terk edildi.
1960'larda gastrik bypass (mide bypass) gündeme geldi. Bu ameliyatta mide üst parçası diğer kısmından ayrılıp küçük bir poşu oluşturuldu. Sonra mide çıkışından itibaren ince barsak yaklaşık 60.cmde kesilerek alt uç yukarıya bu küçük mide poşuna bağlandı. Açık kalan ince barsak ucu da yine 1 metre aşağıda ince bardağa bağlandı. bu yönteme RNY Gastrik bypass adı verildi. 1960'larda açık olarak yapılan RNY Gastrik Bypass, 1994'te ilk olarak laparoskopik olarak Amerika Birleşik Devletlerinde uygulandı. Rny gastrik bypass 2010 yılına kadar amerikada en sık yapılan obezite ameliyatı oldu.
Rny Gastrik Bypass - Mide Bypass Ameliyatı
Tüp mide ameliyatının henüz devreye girmediği 90'lı yıllarda, vücut kitle indeksi 50 ve üzerinde olan yani süper obez kişilerde gastrik bypass ameliyatlarında komplikasyon riski artıyordu. Özellikle 1995'li yıllardan beri uygulanan Duodenal Switch, Gastrik Bypass gibi ameliyatlar bu aşırı kilolu kişilerde 2 - 4 saat sürüyor ve teknik zorluklar yaşanıyordu. Ayrıca anestezi altında bu kadar uzun kalmak diğer riskleri de artırıyordu. Bu yüzden Hes ve Marceau adlı cerrahlar, aşırı kilolu kişilerde duodenal switch ameliyatını iki aşamaya bölmeye başladılar (1998). İlk aşamada tüp şeklinde mideyi küçülttüler (Tüp mide ameliyatı) ve hastalara bir yıl sonra gelmelerini söylediler. Bu şekilde hastalar tüp mide ameliyatı ile bir miktar kilo verecekler ve ikinci aşamada kalori alımını da azaltmak amacı ile barsağın bir bölümü devre dışı bırakılacaktı. O yıllarda henüz tüp mide ameliyatı tek başına yapılması onaylanmamıştı ama tabi ki amerikalı cerrahlar birinci aşama mide küçültme ameliyatını (tüp mide) 'duodenal switch
duodenal switch ameliyatı
ameliyatının ilk yarısı' olarak kodlayıp sigortadan ödeme alıyorlardı. Fakat kimsenin beklemediği bir şey oldu! Mide küçültme uygulanan hastalar bir yıl sonra ikinci aşama bypass ameliyatı için gelmediler. Hepsi kilo vermişti ve mutluydu. İşte bu şekilde tüp mide ameliyatının tek başına da yeterli olduğu anlaşıldı. 2010 yılında sigorta sistemi tüp mide ameliyatını tek başına kabul etti ve ödeme listesine aldı.
Yapılan tıbbi çalışmalar tüp mide ameliyatının en az mide bypass ameliyatı kadar etkili ve güvenli olduğunu gösteriyordu. Üstelik hastalarda tüp mide ameliyatından sonra, mide bypass ameliyatlarına kıyasla daha az vitamin ve mineral eksiklikleri görülüyordu. Ayrıca tüp mide ameliyatı daha kısa sürdüğü ve daha az karmaşık olduğu için cerrahlar da bu yöntemi beğendiler.
Hastalar da bu tüp mide ameliyatını beğendiler. Tüp mide ameliyatı sonrası ilk aylarda hastaların çoğu eskisi gibi aşırı açlık hissetmediklerini fark ettiler. Hatta bazı hastalar kendilerine yemek yemeyi hatırlatmak zorunda kaldı. Daha sonra yapılan tıbbi araştırmalar, tüp mide ameliyatı uygulanan hastalarda açlık üreten hormon ghrelin'in önemli ölçüde azaldığını gösterdi. Tüp mide ameliyatı sırasında çıkarılan midenin üst bölgesinin ghrelin hormonunun çoğunu ürettiği anlaşıldı. Gastrik bypass hastalarında midenin bu bölümü vücutta kaldığı için ghrelin hormonu seviyesi düşmüyordu ve dolayısıyla tüp mide hastalarında görülen açlık hissindeki bu azalma, bypass hastalarından aynı sıklıkta görülmüyordu.
Özet olarak Tüp Mide Ameliyatı 1998 yılından beri laparoskopik olarak yapılmaktadır.
Tüp Mide Ameliyatı Olmak İçin Kaç Kilo Olmak Gerekir?
Tüp mide ameliyatı için kaç kilo olmak gerekir sorusuna yanıt verebilmek için kişinin sadece kilosu değil boyu da hesaba katılır. Vücut Kitle İndeksi (body mass İndex - BMI) kilonuzun, boyunuzun karesine bölünmesi ile hesaplanır. VKİ'nizi hesaplamak isterseniz tıklayın
İleri derece obez (morbid obez) olan kişiler (yani Vücut kitle İndeksi 40 kg/m²'nin üzerinde olanlar), 35-40 arası vücut kitle indeksine sahip olup aşırı şişmanlığa bağlı hipertansiyon, uyku apnesi, tip 2 diyabet gibi. rahatsızlıklar yaşayanlar, 30-35 arası VKİ'ne sahip olan diyabet hastaları için uygundur.
Pratikte ideal kilosunun 25 kilo ya da daha fazla üzerinde olanlar diyet ve egzersiz ile normal kilolarında kalamıyorlar ise tüp mide ameliyatını düşünebilirler.
Tüp Mide Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Tüp mide ameliyatı nasıl yapılır? Laparoskopik (kapalı) yöntem ile yapılır. Hastaya tüp mide ameliyatı öncesi sakinleştirici ilaç uygulanır ve ameliyathaneye kendi yatağıyla alınır. Anestezi ekibi hastayı karşılar ve ameliyat masasına aldıktan sonra genel anestezi ile uyutur. Tüp mide ameliyatı yaklaşık 1 saat sürer. Karın duvarında milimetrik küçük delikler açılır ve mideye ulaşılır. Ameliyat sonrası ağrının az olması, iyi bir kozmetik sonuç ve erken mobilizasyon gibi laparoskopik cerrahinin tüm faydalarını obezite cerrahisinde de görmekteyiz. Tüp mide ameliyatında tek kullanımlık özel aletlerle (stapler) mide kesilmekte ve aynı anda üzerine güçlendirici özel bir dikiş konmaktadır. Kesilme işlemi sonrası midenin yaklaşık %80 lik kısmı çıkarılır. Vücutta kalan mide adeta muz şeklinde bir tüpü andırdığı için bu teknik tüp mide ameliyatı olarak adlandırılmaktadır. Dikiş hattından olası bir kaçağı tespit etmek amaçlı mide özel bir boya ile şişirilir ve dikiş hattı kontrol edilir.
Tüp Mide Ameliyatı
Tüp Mide Ameliyatının Riskleri Nelerdir?
Tüp mide ameliyatının zararları nelerdir?
Tüp mide ameliyatı riskleri erken ve geç olmak üzere iki gruba ayırabiliriz. Hastanede kalış süreniz 2 ya da 3 gün boyunca problemsiz geçirmeniz için tüm önlemler alınmış olacaktır. Erken dönemde görülen en ciddi risk kanamadır. Özellikle tüp mide ameliyatında zımba (stapler) hattından kanama olabilir. Görülme sıklığı her 100 ameliyatta 1 civarındadır. Tüp mide ameliyatında karın duvarında açılan deliklerden de karın içine ve ya kas içine kanamalar olabilir. Tüp mide ameliyatı sonrası kanamalar genellikle ilk 24 saat içerisinde gerçekleşir. Kanama şiddetine göre bazen sadece izlenir kendiliğinden durur, bazen kan vermek gerekebilir, bazen de tekrar laparoskopi ile karna girilir ve kanama odağı bulunarak dikişle kontrol edilir.
Tüp mide ameliyatı sonrası kanamaları en aza indirmek amacıyla son 6 yıldır tüm zımba hattını özel bir dikişle tekrar kapatmaktayız. bu dikiş sayesinde kanama oranı 100'de 1 den 1000'de 1 e inmiş durumdadır. Tüp mide ameliyatında uyguladığımızı bu dikiş yöntemi sayesinde artık ameliyat sonrası dren de kullanmıyoruz.
Tüp mide ameliyatı riskleri arasında ameliyat sonrası oluşabilecek inatçı kusma probleminden bahsetmek gerekir. Yine ameliyatı yapan cerrahın bu konuda eğitimi olmaması nedeni ile düzgün şekillendirilemeyen mide tüpüne bağlı darlıklar oluşur. Darlık ciddi ise sıvılarda bile kusmalar olur. Tüp mide ameliyatı sonrası kusmaların en ciddi sebebi olan bu mekanik darlık en çok mide tüpünün orta kısmında gelişir. Bu darlıklar balon dilatasyonu adı verilen bir uygulama ile açılmaya çalışılır. Tüp mide balon dilatasyonu başarılı olmaz ise mide bypass ameliyatına revizyon yapılabilir.
Tüp mide ameliyatı sonrası erken dönemde görülen diğer bir risk ise yara yeri enfeksiyonudur. Yara yerleri oldukça küçük olduğu için açık ameliyatlardaki kadar enfeksiyon riski yüksek değildir. Özellikle midenin çıktığı brokar yeri enfekte olabilir. Buradaki kızarma şişme ve ateş ilk belirtilerdir. Görülme sıklığı 200 ameliyatta 1 şeklindedir. Çoğu zaman antibiyotikler ile tedavi edilir, kendiliğinden iyileşir. Nadiren dikişi açıp oluşan iltihabı boşaltmak gerekebilir. Tüp mide ameliyatı sonrası kesi yeri iltihabı genelde 3-5. günlerde belirti verir.
Tüp mide ameliyatı sonrası 2. haftadan 3. aya kadar görülebilen en ciddi risklerden biri de embolidir. Özellikle bacak toplar damarlarında ameliyat esnası ya da sonrası erken dönemde oluşabilen kan pıhtısının buradan koparak hayati organlara gitmesi ve burada kan akımını engellemesi "emboli" olarak adlandırılır. Tıkanmanın yeri ve büyüklüğüne göre ciddi tehlike oluşturabilir. Oluşmasının engellenmesi en önemli tedavi şeklidir. Bunun için ameliyatttan bir önceki gece saat 23:00'de kan sulandırıcı iğne "Clexane" uygulanır. Ameliyat öncesinde odanızda emboli çorabı giydirilir ve ameliyat esnasında pnömotik kompresyon (basınç) cihazı ile kan dolaşımınız desteklenir. Ameliyat sonrası 2-3. saatte yürümenizi istiyoruz, bu benzer şkilde kan dolaşımınızı düzenleyerek emboli gelişim riskinizi azaltır.
Tüp mide ameliyatı sonrası kaçak gelişmesi ciddi bir komplikasyondur. Midenin kesildiği hat zımbalar tarafından otomatik olarak kapatılır. Zımba teknolojisi çok gelişmiş olmasına rağmen midenin yemek borusuna yakın kısmında duvar kalınlığı 1mm ye kadar incelebilir. Bu nokta tüp mide ameliyatı sonrası yırtılma açısından en zayıf yerdir. Kaçakları %90'ı bu noktadan olur. Midenin bu kısmındaki kaçakların görülme sıklığı her 100 ameliyatta 1 şeklindedir. Kaçak çoğunlukla 4. ve 10. günler arasında oluşur. Tüp mide ameliyatı sonrası kaçak belirtileri ağrı, ateş, halsizlik şeklinde olabilir. Doğru tedavi edilmez ise hayati tehlike yaratabilir. En önemli konu tabiki bu komplikasyonu en aza indirmek. Tüp mide ameliyatı sonrası sızıntı oranının 1000 ameliyatta 1'e inmesi için, Prof Dr Koray TEKİN son 6 yıldır özel dikiş tekniği kullanmaktadır. Bu teknik yukarıdaki videolarda ayrıntılı olarak tarif edilmektedir. Kaçaklar çoğu zaman ameliyatsız tedavi edilebilir. Fakat bu tedavi 3 hafta veya daha fazla sürebilmektedir. Erken teşhis ve doğru müdahale hayat kurtarıcıdır. Bu yüzden obezite cerrahisinde deneyimli cerrahları seçmeniz büyük önem taşımaktadır.
Tüp mide ameliyatı ne kadar sürede iyileşir?
Tüp mide ameliyatı sonrası, mide zımba (stapler) hattı genel olarak 12 gün içinde iyileşir. Tüp mide ameliyatı obezite sorunu olan pek çok kişi için en ideal çözümlerden biri olmuştur. Bu ameliyatın son derece titizlikle, deneyimli kişilerce yapılması çok önemlidir.
Tüp mide ameliyatı sonrası kişinin iyileşmesi hızlıdır. Kapalı (laparoskopik) cerrahi uygulandığı için ameliyattan 2 saat sonra kalkıp yürünebilir. Bulantı hissi yoksa, sıvı 3 saat sonra ağızda buz eritilmesi şeklinde alınabilir. Tüp mide ameliyatı sonrası ertesi gün sabah röntgen (Skopi) ile mide iyileşmesi kontrol edilir ve berrak sıvılar içilmeye başlanır.
Tüp mide ameliyatı sonrası cilt dikişleri ise 10 günde iyileşir. İntradermal gizli dikişler kullanıldığı için dikiş almaya gerek kalmaz. Tüp mide ameliyatında cilde atılan dikişler kendiliğinden erir. Dikişleri eve çıktığınız ilk beş gün ıslatmamalısınız. Bunu sağlamak için duş esnasında dikişleriniz su geçirmez bandajlar ile kapatılmalıdır.
Tüp mide ameliyatı sonrası beslenme
Tüp mide ameliyatı sonrası ilk geceyi geçirdikten sonra sabah skopi tetkikiniz yani kaçak testiniz yapılacak, bir sorun yoksa hemşiremiz tarafından sıvı alımı konusunda bilgilendirileceksiniz. İlk gün elma suyu ve su gibi berrak sıvılar ile başlıyorsunuz. Sıvı alırken saatte 30 ml hacmi geçmemelisiniz. Yine sıvı alırken şişkinlik ya da ağrı hissi olursa sıvı alımını durdurmalısınız. Tüp mide ameliyatı sonrası ilk günlerde alabileceğiniz sıvılar asitsiz, alkol içermeyen ve düşük kalorili olmalıdır. Ayrıntılı beslenme planını incelemek için tıklayabilirsiniz.
Tüp mide ameliyatı sonrası ilk hafta berrak sıvılar alınır. İkinci hafta daha kıvamlı sıvılar ve püreler tüketilir. üçüncü hafta balık gibi yarı katılar, 4. hafta ise katılar her gün yeni bir tanesi denenecek şekilde tüketilir.
Sıvılarla, püreler ve yarı katılar ile geçirilen ilk 3 haftalık süreç geride bırakıldıktan sonra artık yavaş yavaş katılara geçilebilir. Ama nasıl...
Yeni mide alıştıra alıştıra katılarla tanıştırılmalıdır. Örneğin; 28. günden sonra (5. hafta) kırmızı et grubu tüketilebilir ancak ilk denemede öncelikle kıymalı sebze yemekleri, domates soslu kıyma yada köfte gibi tüketmesi ve sindirmesi kolay olan et çeşitlerinden başlanmalıdır. 6. haftaya geçildiğinde iyi pişmiş, çiğnemesi kolay olan yumuşak kırmızı et çeşitlerini deneyebilirsiniz. Tüketimde ve sindirimde her hangi bir problem yoksa rahatlıkla kırmızı et çeşitleri tüketilebilir.
Tavuk eti en zor sindirilen ettir bu nedenle en son denenmesi gereken et grubudur. 6. hafta tavuk eti denenebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta tavuğun yumuşak kısımlarını (but ve kalça) tercih etmektir. Tavuk göğsü sert ve sindirimi zor olduğu için 8. haftadan sonra denemek daha uygundur.
Kurubaklagiller bitkisel protein kaynağımızdır. Haftada 1-2 kere tüketilmesi oldukça faydalıdır. Ancak gaz sıkıntısı ve şişkinlik gibi durumlara sebep olabildiğinden dolayı 45. günden sonra tüketmeye başlamak gerekmektedir.
Tüketilmesi sakıncalı olan diğer besinlerden biri de mısır. Sindiriminin zor olmasının yanı sıra midede tıkanmalara sebep olduğu için en az 3 ay tüketilmemelidir.
İlk ay içerisinde yasak olan çiğ sebzelerin tüketimine artık başlanılabilir. Ekmek grubuna değinecek olursak günde 1 dilim ekmek tüketilmesinde bir sakınca yoktur. Çok özlenilen kahve ise kremasız, süt tozu ve şeker ilavesiz olarak günde 1-2 fincan içilebilir. Ancak kahve beraberinde bol su tüketilmez ise ödeme sebep olur. Bu nedenle su tüketiminde zorlanan kişiler çok fazla tercih etmemelidir. Alkolün kalorisi ve şekeri oldukça yüksektir. Fazla tüketildiğinde kilo veriminin yavaşlamasına ve hatta durmasına sebep olmaktadır. Tercih eden kişilerin sıklığına dikkat etmesi gerekir. Tatlıların da fazla tüketilmesi kilo verimini olumsuz etkilemektedir. Haftada 1 kez tercih edilmeli ve tercihler ağırlıklı olarak sütlü tatlılardan yana kullanılmalıdır.
Ameliyat ile mide hacmi kısıtlanmaktadır; ancak o midenin hangi besinlerle doldurulacağı hala bireylerin kendisine aittir. Sağlığımız için en önemli besin grubu proteinlerdir. Kilo veriminin güzel bir şekilde devam edebilmesi için, kas kaybını engellemek için, vitamin-mineral ve kan değerlerimizi en iyi şekilde koruyabilmek için yapılması gereken en önemli şey protein ağırlıklı beslenmektir.