Aslında tartışmanın merkezinde sağlığımız olduğuna göre, şişmanlığın ve obezitenin derecelerinin belirlenmesi zaruri hale gelmektedir. Bu noktada biraz tıp biliminden ve matematikten faydalanmamız gerekiyor. Bu sayede obezite cerrahisi kimler için uygundur konusunu daha rahat analiz edebileceğiz.
İçindekiler
Obezite Nedir ?
Obezite, TDK’ye göre kelime anlamı “çok şişmanlık” olarak tanımlanmış. Hepimizin bildiği kilo fazlalığı “şişmanlık” kelimesiyle tarif edildiğine göre, "çok şişmanlık" ya da "obezite" nedir ? Belli bir derecenin üzerindeki şişmanlığın yani obezitenin sağlığımızı bozabileceği bilgisi bu ayrımı gerekli kılıyor. Çünkü obeziteyi "kişinin sağlığını tehdit edecek düzeydeki şişmanlık" olarak tarif eden uzmanlar da var.
Obezite Hesaplama - Mide Küçültme Ameliyatı Kaç Kiloda Yapılır?
Pratikte mide küçültme ameliyatı kaç kiloda yapılır sorusu ile sıkça karşılaşıyoruz. Fakat sadece kilo bilgisi obezite hesaplama için yeterli olmuyor. Tıbben obeziteyi vücutta normalin üzerinde yağ dokusu birikmesi şeklinde tanımlıyoruz. Normal şartlarda insan vücudundaki yağ oranı kadınlarda %32 erkeklerde %26’yı geçmemelidir. Vücuttaki yağ oranını kesin olarak belirleyen bir cihaz ya da yöntem maalesef yok. Bu durumda vücut yağ oranımızı yaklaşık olarak hesaplamak amacıyla matematikten yararlanıyoruz ve obezite hesaplama için vücut kitle indeksi formülünü kullanıyoruz. Kabaca kilomuzu boyumuza oranlayarak vücut kitle indeksimizi hesaplayabiliriz (VKİ=Kg/m2). Aşırı kas kitlesi olan, emziren ya da hamile olanlarda vücuttaki yağ oranını kestirmek açısından doğru sonuç vermemekle birlikte beden kitle indeksi de adı verilen bu formül ile obezitenin dereceleri belirlenir:
Tablodan da anlaşılacağı üzere birinci derece obeziteden itibaren sağlığımızı risk altına girmektedir. Onun için mide küçültme ameliyatı kaç kiloda yapılır sorusundan ziyede vücut kitle indeksi hesaplanarak obezitenin derecesi belirlenir ve bu indeks 40 ve üzerinde ise, bu derecedeki obezite yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilir ve acilen tedavisi gerekir.
Peki yağ dokusundaki artış neden vücudumuza zarar vermektedir? Yağ dokusu da diğer organlarımız gibi hücrelerden oluşmaktadır. Vücudumuzdaki yağ oranındaki artış, yağ hücrelerinin sayısındaki artıştan ziyade bu hücrelerin büyümesi şeklinde olmaktadır. Yağ dokusu aynı zamanda endokrin bir organdır, yani diğer tüm organlarımızı etkileyen bazı maddeler gönderir kan dolaşımına. Yağ dokusu vücudumuzda aşırı artış gösterdiğinde, kan dolaşımına aşırı yağ asitleri salgılar ve kronik bir enflamasyon benzeri durumu oluşturur. Bu da başlangıçta insülin direncine ve ilerleyen yıllarda Tip II diyabet e yol açabilir.
Yağ dokusundaki artışın insan sağlığını nasıl etkilediği konusunda yapılan, yaklaşık 900.000 yetişkinin dahil edildiği geniş kapsamlı çalışmaya göre ortalama sekiz yıllık takip yapıldığında, vücut kitle indeksinde 25’in üzerindeki her beş birim artışta, yaştan bağımsız olarak ölüm riski %30 oranında artış göstermektedir. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre vücut kitle indeksindeki artışla kalp krizi diyabet ve felç gelişme riski de artmakta. Bu çalışmanın çok ilginç olan bir diğer sonucu da birinci derece obezitesi olan bireylerde yaşam beklentisinin üç yıl daha kısa olmasıdır.
Birinci Derece Obezitede Obezite Cerrahisi
Peki vücut kitle indeksi 30 - 35 arasında olan yani 1. derece obezitesi olanlarda bile beklenen yaşam süresinde kısalma olduğuna göre belki de artık 1991 yılında Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü Konsensüs Konferansı kararlarını tekrar gözden geçirmeliyiz. Bu toplantıda alınan kararlara göre, vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olanlar ve vücut kitle indeksi 35 üzerinde olup ciddi yandaş hastalıkları olanlar obezite cerrahisine uygun adaylar olarak belirlenmişti. Bu ciddi yandaş hastalıklar arasında uyku apne sendromu, ciddi akciğer hastalığı, obeziteye bağlı kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve diyabet hastalığı yer alıyor. Bu hastalıklar olmasa bile eklem problemleri ya da işe alınmayı engelleyecek vücut şekli problemleri de ameliyatla tedavi gerektiren sebepler arasında sayıldı.
Tabii ki günümüzde artan teknoloji ve laparoskopik cerrahi ameliyatlardaki komplikasyon oranlarını oldukça azalttı. 1991 yılındaki toplantıda ikinci ve üçüncü derecedeki obezitenin cerrahi olarak tedavi edilebileceğini karar verilirken o yıllardaki fayda zarar oranlarına bakılmıştı. Daha önce de bahsettiğimiz gibi günümüzdeki artan tıbbi teknoloji ve azalan komplikasyon oranları nedeniyle, fayda zarar oranlarının tekrar gözden geçirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Birinci derecedeki obezite kişinin yaşam beklentisini üç yıl kadar kısaltan için de ciddi şekilde tedavi edilmek gerekliliği göz ardı edilemez. Birinci derecedeki obezite diğer bazı sürekli ilaç tedavisi gerektiren hastalıkların oranlarını da arttırmakta ve kişinin yaşam kalitesini azaltarak sosyal olarak kısmen çevreden soyutlanmasına yol açabilmektedir.
Sonuç olarak günümüz şartlarında yaşam stili değişikliği diyet ve spor gibi yöntemlerle kalıcı olarak kilo kontrolü sağlanamayan birinci derecedeki obezite hastaları için de obezite cerrahisi bir seçenek olarak elimizde bulunmaktadır. Tabi ki obezite cerrahisinin uygun şartlarda ve deneyimli ekiplerce yapılmasının önemli bu noktada daha da artmaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Tüp mide ameliyatı riskleri en çok sorulan konu. Bunun sebebi belkide ülkemizde yapıl…
Devamını OkuProteinler vücudumuzda yapım onarım işlerinden sorumlu olan önemli bir besin grubudur…
Devamını OkuTüp mide ameliyatı ile birlikte bir öğünde tüketilen besin miktarlarında ciddi azalma…
Devamını Oku